Elle yemek…

Karadeniz mutfağının meşhur lezzetlerinden Sürmene Pidesi, 29.09.2020 tarihinde coğrafi işaret tescil belgesi aldı.

Tescil belgesinde, Sürmene pidesinin nasıl yenileceği de tarif ediliyor:

“Ürün, çatal veya bıçak kullanılmadan kenar kısımları elle koparılarak yenir.”

İstanbul’un Bahçelievler ilçesinin Şirinevler semtinde Sürmene pide geleneğini yaşatan Yakup Ayaydın, Şirin Sürmene Pide isimli restoranında misafirlerine çatal, bıçak vermiyor…

Yakup Ayaydın, elle yemenin düşündüğümüzden çok daha evrensel bir eylem olduğunu, Batı’da, Hint, Afrika ve diğer bazı Asya kültürlerinde köklü bir geçmişe sahip olduğunu söylüyor.

GÖRGÜ KURALLARI DEĞİŞTİ

İngiliz görgü kuralları ve davranış otoritesi DeBrett, 2012’deki yemek kılavuzunda “sofra adabının artık katı ve modası geçmiş davranış kurallarına bağlı kalmaktan ibaret olmadığını” ilan etti. Uzmanlar, pizza gibi yiyeceklerin elle yenmesini ‘kabul edilebilir’ yiyecekler olarak adlandırdı.

Peki yiyeceğe dokunmanın verdiği dokunma hissi neden bu kadar hoş?

Bazıları yemeğinize dokunmanın faydalı olduğunu çünkü yemeğin sıcaklığını parmaklarınızla daha iyi ölçebildiğinizi ve dolayısıyla dilinizi yakma riskinin daha düşük olduğunu düşünüyor.

Bazıları ise, parmaklarınızın üzerinde, ellerinizle yemek yediğinizde sindirim sisteminize aktarılan “sağlıklı bakteriler” bulunduğunu iddia eder, ancak bunların ölçülmesi zordur.

Ancak Oxford Üniversitesi’nde deneysel psikoloji profesörü Charles Spence, hazzın diğer fiziksel faydaların aksine, yemeği algılamamızda yattığına inanıyor.

İnsanlar çatal-bıçak yerine elleriyle yemek yediğinde yeme deneyiminin nasıl değiştiğine ilişkin incelemesinde Spence, yiyecekle daha doğrudan, dokunsal temasın yeme ve içme “deneyimini artırdığını” buldu. Spence “Yiyecekleri ağzımıza koymadan önce bile pek çok duyusal girdi oluyor. Sadece hassas parmak pedlerimizi kullanarak, bir şeyin dilimize ulaşmadan önce ne kadar lezzetli olacağını neredeyse tahmin edebiliyoruz.

ÇATALIN YOLCULUĞU

II. Henry’nin eşi Catherine De Medici’nin 1533’te İtalya’dan Fransa’ya bir gümüş çatal koleksiyonu taşımasıyla çatallar, 1533’ten sonra Avrupa çapında bir dayanak noktası haline geldi. Üç yüz yıl sonra, bildiğimiz gümüş takımların tamamı ortaya çıkmaya başladı. Bu gümüş takımlar Avrupa’daki günlük yaşama entegre olmuştu. Görgü takıntısı olan Viktoryenler daha sonra çatalın nasıl tutulacağından, balık bıçakları ve tatlı kaşıkları gibi çok özel amaçlara sahip sayısız farklı büyüklükteki çatal bıçak takımlarına kadar her türlü görgü kuralları oluşturdular. Bunlar, toplumun üst kademelerini, küçük mutfak eşyalarıyla, hangi kaşığın nereye gittiğini umursamayacak kadar çalışan alt sınıflardan ayıran sınıf belirleyicileri haline geldi.

Şirin Sürmene Pide